Bugün sorulan sorumuz:
İstiklal Marşı’nı kim yazdı?

Türk milletinin kalbindeki yeri eşsiz olan İstiklal Marşı’nın doğuşunu, yazarı Mehmet Akif Ersoy’u ve eserin Kurtuluş Savaşı yıllarındaki etkisini keşfedin.

İstiklal Marşı’nın Hikayesi: Milli Bir Duygudan Milli Bir Marşa

İstiklal Marşı, bağımsızlığını yeni kazanmış bir ulusun umutlarını, hayallerini ve mücadele azmini yansıtan güçlü bir milli semboldür. Her mısrası tarihin, edebiyatın ve milli bilincin iç içe geçtiği bu eşsiz eserin doğuş hikayesi de en az kendisi kadar etkileyicidir.

Kurtuluş Savaşı’nın Alevleri Arasında Doğan Bir Beste

Takvimler 1921 yılını gösterdiğinde, Türk milleti Kurtuluş Savaşı’nın zorlu günlerini yaşıyordu. Vatan toprakları işgal altında, halk yorgun ve umutsuzluğa kapılmak üzereydi. İşte tam da bu dönemde, Büyük Millet Meclisi hükümeti milli birlik ve beraberliği pekiştirmek, halkın moralini yükseltmek için bir milli marş yarışması düzenleme kararı aldı.

Yarışmaya, dönemin ünlü şairlerinin yanı sıra, adını duyurmamış birçok genç yetenek de katıldı. Ancak, aranan o ruhu, o coşkuyu yansıtabilen bir eser bir türlü bulunamadı. İşte tam da bu noktada, hayatın farklı kesimlerinden gelen insanların kalplerinde yankı bulan bir şiir, adeta bir umut ışığı gibi parladı.

Mehmet Akif Ersoy ve Kalplere İşleyen Mısralar

Yarışmaya katılmaya ilk başta gönülsüzdü Mehmet Akif Ersoy. Milli duyguların metalaştırılmaması gerektiğine inanıyor, bu sebeple yarışmaya katılmak istemiyordu. Ancak, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’in ısrarları ve vatan sevgisinin ağır basmasıyla, gönülsüz de olsa yarışmaya katılmaya ikna oldu. Ve nihayet, 12 Mart 1921’de, “Korkma” diye başlayan o meşhur şiir, Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tüm Türkiye’ye yankılandı.

Şiir, okuyan herkesi derinden etkilemişti. Vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı, kahramanlık ve fedakarlık temaları o kadar güçlü bir şekilde işlenmişti ki, İstiklal Marşı, kısa sürede milletin ortak sesi haline geldi.

Bir Eserin Milli Marşa Dönüşümü

Mehmet Akif’in şiiri, 17 Şubat 1921’de TBMM tarafından oybirliğiyle “İstiklal Marşı” olarak kabul edildi. Ancak hikayenin bu kısmı henüz bitmemişti. Sırada, bu güçlü sözlere hayat verecek bir beste bulmaktı. Birçok besteci eserlerini sundu ve nihayet, 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi kabul edildi. 1930 yılına kadar kullanılan bu bestenin ardından, bugün bildiğimiz ve söylediğimiz bestenin sahibi Osman Zeki Üngör’ün bestesi kabul edildi.

İstiklal Marşı: Nesilden Nesile Aktarılan Bir Miras

İstiklal Marşı, sadece bir marş değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin bir simgesi, milli birlik ve beraberliğin en güçlü ifadesidir. Yazıldığı günden bu yana, nesilden nesile aktarılan bu eşsiz eser, Türk milletinin kalbinde her zaman özel bir yere sahip olacaktır.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir