Bugün sorulan sorumuz:
Savaşın Türkiye’nin dış politikasına etkileri nelerdir?
Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye’nin dış politikası, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ndeki rolü ve arabuluculuk çabaları üzerinde derin bir etkiye sahip oldu.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Türkiye’nin Dış Politikasına Etkileri
24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, yalnızca ilgili ülkeler için değil, aynı zamanda küresel ölçekte de derin jeopolitik sonuçlar doğurmuştur. Türkiye gibi coğrafi olarak bölgeye yakın ve hem Rusya hem de Ukrayna ile karmaşık ilişkileri olan ülkeler için bu çatışma, hassas bir diplomatik manevra ve önemli dış politika ayarlamaları gerektirmiştir. Türkiye’nin savaşa tepkisi, çok taraflı ilişkilerini dengelemeye çalışırken kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarlarını korumaya yönelik pragmatik bir yaklaşımı yansıtmaktadır.
Hassas Bir Dengeleme Hareketi: Rusya ve Ukrayna ile İlişkiler
Türkiye, Rusya ve Ukrayna ile uzun ve karmaşık bir geçmişe sahiptir. Rusya ile önemli ekonomik bağları olan bir NATO üyesi olan Türkiye, enerji ithalatı, turizm geliri ve inşaat projeleri için Moskova’ya büyük ölçüde bağımlıdır. Öte yandan Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne olan güçlü desteğini dile getirmiş ve Ukrayna’nın savunma kapasitesini güçlendirmek için Bayraktar TB2 insansız hava araçları sağlamıştır. Bu çok yönlü ilişkiler, Türkiye’yi savaşta tarafsız bir arabulucu rolü üstlenmeye zorlayarak hem Rusya hem de Ukrayna ile iletişim kanallarını açık tutmuştur.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Karadeniz’deki Stratejik Önem
Savaş, Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik konumunu, özellikle de savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişini düzenleyen 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi bağlamında ön plana çıkarmıştır. Sözleşme, Türkiye’ye boğazlar üzerinde kontrol hakkı vermekte ve barış zamanında Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemilerinin geçişini kısıtlamaktadır. Savaşın patlak vermesiyle birlikte Türkiye, sözleşmeyi tarafsız bir şekilde uygulayarak, boğazları Rus savaş gemilerine kapatırken Ukrayna’ya insani yardım ve diğer yardımların akışına izin vermiştir. Bu hassas dengeleyici hareket, Türkiye’nin çatışmayı tırmandırmadan uluslararası hukukun ve bölgesel istikrarın koruyucusu olarak rolünü vurgulamaktadır.
Diplomatik Çabalar ve Arabuluculuk Rolü
Türkiye, savaşı sona erdirmek için diplomatik bir çözüm bulmak amacıyla aktif bir rol üstlenmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çatışan taraflar arasında arabuluculuk yapma isteğini dile getirerek hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile bir araya gelmiştir. Türkiye ayrıca Mart 2022’de Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının tarihi bir toplantısına ev sahipliği yapmış ve savaşın başlamasından bu yana üst düzey yetkililer arasında ilk yüz yüze görüşmeyi kolaylaştırmıştır. Türkiye’nin arabuluculuk çabaları, öncelikle ateşkes sağlamaya ve insani koridorların açılmasını sağlamaya odaklanmıştır. Türkiye’nin arabuluculuk rolü uluslararası alanda övgüyle karşılanmıştır ve birçok ülke Türkiye’nin benzersiz konumunu ve hem Rusya hem de Ukrayna ile olan ilişkilerini kabul etmiştir.
Savaşın Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Savaş, halihazırda COVID-19 salgınının etkilerinden etkilenen Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkilere neden olmuştur. Rusya, Türkiye için önemli bir ticaret ortağıdır ve savaş, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve küresel ekonomik belirsizlik nedeniyle iki ülke arasındaki ticarette önemli aksamalara neden olmuştur. Turizm sektörü de, Rus ve Ukraynalı turistlerin gelişindeki keskin düşüşten büyük ölçüde etkilenmiştir. Ayrıca, savaş, enerji ve emtia fiyatlarında küresel bir artışa yol açmış ve bu da zaten yüksek olan Türkiye’deki enflasyonu daha da körüklemiştir. Türkiye hükümeti, savaşın ekonomik etkilerini hafifletmek için adımlar atmış olsa da çatışmanın uzun vadeli sonuçları belirsizliğini korumaktadır.
Türkiye’nin Dış Politikasına Etkiler
Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye’nin dış politikası için hem zorluklar hem de fırsatlar sunmaktadır. Bir yandan savaş, Türkiye’nin Batılı ortaklarıyla, özellikle de NATO üyeleriyle olan ilişkilerini test etmiştir. Türkiye’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılma konusundaki isteksizliği ve Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın alma kararı, bazı NATO üyelerinde endişelere yol açmış ve Türkiye’nin ittifaka olan bağlılığını sorgulamıştır. Öte yandan savaş, Türkiye’nin bölgesel bir güç ve arabulucu olarak önemini vurgulamıştır. Türkiye’nin savaştaki dengeli tutumu, diplomatik çabaları ve insani yardım sağlama konusundaki istekliliği, uluslararası alanda tanınmasını ve etkisini artırmıştır.
Sonuç olarak, Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye’nin dış politikası üzerinde derin bir etkiye sahip olmuş ve ülkeyi karmaşık bir jeopolitik ortamda yönlenmeye zorlamıştır. Türkiye’nin savaşa tepkisi, çok taraflı ilişkilerini dengelemeye çalışırken kendi ulusal çıkarlarını korumaya yönelik pragmatik bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Savaşın uzun vadeli sonuçları henüz belirsizliğini korurken, çatışma şüphesiz Türkiye’nin bölgesel ve küresel sahnedeki rolünü şekillendirmeye devam edecektir. Türkiye, zorlu diplomatik sular arasında ustaca ilerlemeye devam ederken, hassas bir dengeleyici hareket, arabuluculuk çabaları ve stratejik hesaplamalar politikası, önümüzdeki yıllarda dış politika yaklaşımını belirleyecektir. Savaşın Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri, bölgesel dinamikler ve küresel düzen üzerindeki etkisi, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir jeopolitik manzara yaratmaya devam edecektir.
Bir yanıt yazın